25 Nisan 2008 Cuma

Sergi-Yayın-Haber-Ödül

Bu bölümde, katıldığım sergiler, yayınladığım makale ve yazılar, dergi vb. medyalarda yayınlanan eserlerim ve almış olduğum ödüllerle ilgili notlar ve haberleri bulacaksınız.

***********************************************************************************

National Geographic tarafından yerel edisyonların işbirliği ile düzenlenen 2007 yılı Uluslararası Fotoğraf Yarışması'nın Türkiye ayağında Manzara Kategorisi'nde Türkiye birinciliği ödülü.

http://www.nationalgeographic.com.tr/ngm/fotografyarismasi/turkiyeelemeleri.htm





40Haramiler Fotoğraf Grubu Karma Sergisi 8-15 Temmuz 2006
Kadıköy Belediyesi Şehremaneti Binası



İstanbul Büyükşehir Belediyesi
En Güzel Lale Fotoğraf Yarışması'nda ödül. Nisan 2006





Photo Digital Dergisi Mayıs-Haziran 2007 sayısında Emrah İçten'in yazdığı HDR Başlıklı makalenin örnek uygulama fotoğrafları



Peri Bacası Dergisi Temmuz-Ağustos-Eylül 2007 sayısı Kapak Fotoğrafı

22 Nisan 2008 Salı

Canon EOS 40D için 1.0.8 firmware güncellemesi

Hakan Hocam (burkay08) haber ve link verdi ki, Canon 40D için 1.0.5 olan firmware versiyonu 1.0.8'e güncellenmiş.

Linki ben buraya kopyalıyorum.

http://www.usa.canon.com/consumer/controller?act=ModelInfoAct&tabact=DownloadDetailTabAct&fcategoryid=314&modelid=15653

bu linki tıklayıp, oradaki adımları takip edip , firmware dosyasını indirin, inen dosya eos40d108.exe olacak, onu bilgisayarda çift tıklayıp çalıştırın ve yeni bir dosya oluşacak. 40d00108.fir adında. Bundan sonrasını, bir kart okuyucunuz olduğunu varsayarak aşağıda yazıyorum.


Pilin tam dolu iken, CF kartını makinaya tak, formatla [içindeki fotoğrafları önceden aktarmayı unutmayın tabii :) ].

Sonra kart okuyucuya kartını tak ve aşağıdaki işlemleri yap...

eos40d108.exe dosyasını bilgisayarına indirdiğin yerde (klasörde) çift tıkla, yeni bir dosya oluşacak, 40d00108.fir adında, bu dosyayı kartına direk kopyala.

Kartı fotoğraf makinasına tak, makinayı aç ve makinanı P moduna al, menüden firmware versiyonu yazan yerin üzerine gel, orada "current version is 1.0.5. Update" yazar, hemen altındaki OK üzerine gel ve SET tuşuna bas ve bekle, unutma pilin dolu olsun ne olur ne olmaz. Biraz sonra 40DD00108.FIR seçili bir ekran gelecek, onu seçmeni isteyecek, orada iken, tekrar SET tuşuna bas, sonraki ekranda OK üzerine gel, tekrar SET tuşuna bas. "Updating now" yazarken bekle yine. Orada yazar aman makinayı kapatma diye. Update olmasını ekranda izliyoruz bu anda ve sayac %10-15 diye çalışır %100'e doğru. Sonrasında "Update is complete" 1.0.5. -> 1.0.8. diye bir ekran çıkar ve orada yine OK üzerinde SET tuşuna bas. Kamerayı kapat. Bataryayı çıkar, en az 2 saniye bekle, biraz daha fazlası garanti olur Sonra bataryayı tekrar tak ve CF'ı tekrar formatla, hepsi bu kadar.

Kolay gelsin.

Amatörler için: HDR Nedir, Nasıl Yaparız?

HDR (High Dynamic Range) (Yüksek Dinamik Aralık)

Fotoğraf deyimi olarak HDR, çeşitli yazılımlarla çektiğimiz fotoğrafları bir düzenleme tekniği. Makinalarımız ile çektiğimiz fotoğraflar temelde LDR (Low Dynamic Range- Düşük Dinamik Aralıklı) fotoğraflardır. Bir takım programlar vasıtası ile, aslında daha önce oyun yazılımları için sıkça kullanıldığı gibi, fotoğraflar için de daha geniş dinamik aralıkta fotoğraflar elde etmenin yolları aranmış ve bazı uygulamalar geliştirilmiştir. Dinamik aralık nedir? Dinamik aralık, fotoğrafçılık için, bizim makinamızla kaydedebileceğimiz ve monitörler ya da diğer görüntü ya da çıktı birimleri vasıtası görüntülenebilen maksimum gölge-parlaklık arasındaki alanı ya da skalayı ifade eden aralıktır. Takdir edersiniz ki bu alan da sınırlıdır, çünkü bu çıktı birimlerinin verebileceği çıktı aralığının bir imkan ve kabiliyet sınırı olduğu kadar, bu görüntüleri tespit eden makinalarımızın da bir imkan ve kabiliyet sınırı var. Bu aralığı daha geniş olarak verebilme yada algılatabilme amacıyla HDR teknikleri geliştirilmiştir.

Konu hakkında internette de çok çeşitli detaylı yazılar bulunabilir. İşin teknik detayları üzerinde daha fazla döküman bulunabilir. Biz burada doğrudan sonuca nasıl ulaşılacağına dair pratik uygulamaya yönelik bir anlatım yapacağız ve burada biz Photoshop ve Photomatix programları ile HDR fotoğrafları nasıl oluşturulacağından bahsedeceğiz.

HDR fotoğraf için elimizde nasıl dosyalar olmalı, ne tür fotoğraflar HDR olarak işlenebilir buradan başlayalım.

Temelde HDR halinde çalışacağımız fotoğrafların 2 ve daha fazla kareden oluşması tercih edilir, tek kareden de HDR elde etmek mümkündür, ancak sonuçlarının genellikle çok iyi olduğunu kendi denemelerime bakarak söylemem mümkün değil. Yine de tek kareden çalışılacaksa , hiç değilse o tek karenin RAW bir fotoğraf olması en iyi olası sonucu verecektir. Tek kareden HDR fotoğraflara sahte HDR anlamında fake HDR denilmektedir.

HDR olarak düzenlenecek fotoğrafların çekiminde dikkat edilecek bir kaç nokta var. Şiddetle tavsiye edilecek en baştaki husus, bir üç ayak kullanmaktır. Çünkü birden fazla kare çekmemiz gerekmekte, bu karelerde en ufak bir oynama olmamasını sağlamalıyız. Örneklerde hep üç kare çekim üzerinde durmak istiyorum, çünkü bir çok D-SLR makinada (belki hepsinde vardır, tüm makinaları bilmiyorum) bracketing özelliği sayesinde, peşpeşe üç kare çekebilme imkanımız var. Makinamızda yapacağımız ayar, bracketing (yani, enstantane ya da diyafram sabit tutularak, normal pozlamanın 1 stop ya da 2 stop altında ve üstünde üç ayrı çekim) ayarını aktif hale getirmek, makinamızı seri çekime almak, üç ayağa sabitlemek, kompozisyonumuzu/kadrajımızı ayarlamak ve çekimimizi gerçekleştirmektir.

Sadece HDR için değil, genel olarak tüm çekimlerin RAW çekilmesini tavsiye ediyoruz elbette.

Bundan sonra artık sözkonusu üç fotoğrafın Photoshop ya da Photomatix programı ile işlenmesine sıra gelecektir. Tavsiyem Photomatix programının kullanılmasıdır. Sonuçlar kendi denemelerime göre daha başarılıdır.




Photoshop ile HDR
(Örnekler CS3 versiyonuna göre anlatılacaktır, CS2 de çok farklı değildir)

HDR çalışması yapacağımız üç fotoğrafı Photoshop’da açalım. Ya da File menüsünde, Automate/Merge to HDR seçeneğine girelim. Eğer dosyalarımızı önce PS’te açmışsak, az önce açtığımız Merge to HDR penceresinde “Add Open Files” seçeneği de aktif halde olacaktır. Daha önce açmamışsak da buradan Files/Browse ile ilgili fotoğraf dosyalarımızı açabiliriz.

Aynı ekranda, olası çok küçük/minik oynamalar olabildiğini hesaba katarak, programın bu oynamaları otomatik olarak hizalayabilmesi için halen açık olan ekranda Ok tuşuna basmadan önce, aşağıdaki “Attempt to Automatically Align Source Images” otomatik hizalama seçeneğini aktif hale getirip, başındaki kutucuğu işaretlemek faydalı olacaktır. Bundan sonra OK tuşuna basabiliriz.

PS bir takım işlemler yapacaktır. JPEG dosyalarda daha kısa süren bu süreç RAW dosyalarda elbette biraz daha uzun olacaktır. Sonrasında önümüze, Merge to HDR başlıklı bir ekran açılacak, solda +, 0 ve – pozlanmış fotoğrafların küçük halleri, ortada henüz işlenmeye devam edecek HDR çalışmasına esas fotoğrafımız olacaktır. Burada fotoğrafı daha sonra PS’te JPEG olarak kaydedebilmek için Bit Depth ayarını kanal başına 8 bit olarak seçmek işlerimizi kolaylaştıracaktır. Hemen onun altında yer alan “Set White Point Preview” ayarı ile oynayarak beyaz ayarının değiştiğini ortadaki önizleme ekranından görebiliriz. Burada karar vereceğimiz ayar fotoğrafın gözümüze hoş göründüğü noktadaki ayardır. Response Curve ayarı Automatic olarak kalacaktır. Bu noktadan sonra, OK tuşuna basıp devam ediyoruz.

Bu aşamada PS, artık HDR dosyamızın nihai halini hazırlamaya başlayacak, bu aşamanın bitiminde dosyamız , tonemapping ayarlarını uygulamaya hazır hale gelecektir. Önümüze ilk çıkan ekran HDR Conversion ekranıdır. Burada HDR dönüşümünün yapılması için PS, dört farklı yöntem/metot önermektedir. Exposure and Gamma, Highlight Compression, Equalize Histogram ve Local Adaptation.
Bu yöntemlerin bazısını seçtiğimizde altında ilave seçeneklerimizin olduğunu, bazısında ise olmadığını göreceksiniz. Benim kişisel tercihim ve iyi sonuç aldığım birinci tercih yani, Exposure and Gamma yöntemidir. Burada az önce belirttiğim gibi iki ilave seçenek var. Exposure ve Gamma ayarı. Bu ayarları yine ekranda gördüğümüz ön izlemede gözümüze en iyi gelen sonuca göre sağa sola kaydırarak ayarlayıp karar vereceğiz. Unutulmaması gereken kesin bir doğru ayar noktası yoktur, her fotoğrafa göre bu değişir, çünkü her fotoğraftaki, ışık vb. koşullar aynı değildir. Bu ayarı da yaptıktan sonra yine OK tuşuna basarak devam ediyoruz. Karşımıza Untitled_HDRx başlığı ile az önce üç fotoğraf açarak başlattığımız HDR işleminin sonucu ham HDR fotoğraf çıkıyor. Neden ham? Çünkü henüz işimiz bitmedi, bu HDR çalışmanın tonemapping uygulanarak son haline getirilmesi gerekiyor. Ancak, bunun için PS’te elimizde tonemapping plug-in’i olması gerekli. Bu eklenti yoksa, bundan sonra yapacaklarımız PS’te ne yapmak istiyorsak o ayarlardır. Tonemapping işlemi ise biraz sonra Photomatix programı ile yapacağımız tonemapping işlemi ile aynı olacağından bu işlemi burada şimdi anlatmayacağım. Aşağıda konuya yer vereceğim. Eklenti yoksa zaten bu aşamada HDR olarak PS’te işimiz bitmiştir. Fotoğrafın kalan düzenlemesini yapmak yine tercihlerimize göre bize kalmıştır.

Photomatix Pro ile HDR
(örnekler 2.5.4 versiyon esas alınarak anlatılacaktır, görüntüler 2.5.1 versiyona aittir, ancak çok büyük fark olmadığı için sorun oluşturmayacaktır.)

Yukarıda konuya girerken bahsettiğimiz gibi, esas olarak HDR çalışmaları yaparken bu programın kullanılması ile çok daha iyi sonuçlar alınabilmektedir. Başka programlar da mevcuttur. Ancak bu program yaygın kullanımı , basit arayüzü ile kullanıcılara HDR çalışması için daha rahat bir ortam sağlamaktadır.



Programı açtığımızda, menüsünde üçüncü sırada HDR menüsü görülecektir. Burada eğer elimizdeki dosyalar JPEG ise dosyaları sürükle bırak yöntemi ile direkt programın içine atıp açabiliriz, ya da menüdeki HDR/Generate başlığı altında Browse... ile de açabiliriz. Ancak birden fazla RAW dosya sadece browse ile seçiilip üçü ya da daha fazla dosya varsa hepsi birden seçilip OK’e basılarak açılabilir.
Tek RAW dosyadan çalışılacaksa, yine o tek dosyayı ancak sürükle bırak ile Photomatix’te HDR çalışabiliriz. Browse ile açmaya kalkarsak bize, en az iki adet farklı exposure/pozlama ile çekilmiş fotoğraf seçin şeklinde bir uyarı verecektir.

Her halükarda, dosyalarımızı daha önce sürükle bırak ile program içinde açmış isek, HDR/Generate menü seçeneğine bastığımızda, açılan ekranda “Use opened images” seçeneği de görülecek ve biz bu seçeneğe basarak dosyaları işlemeye başlayabiliriz. Diğer yol ise yukarıda anlattığımız gibi yine bu başlık altında HDR/Generate/Browse... seçeneği ile HDR yapacağımız dosyaları seçmek ve OK tuşuna basmaktır.




OK tuşuna basıldıktan sonra, karşımıza “Generate HDR” ile başlayan, kaynak dosylarımızın HDR ile birleştirilmesi için hangi yöntemi seçmemiz gerektiğini belirten bir ekran çıkacaktır.

Burada , “Align Source Images” yine işaretli olmalıdır.
Hemen aşağısında seçenek ise, “hareketli bazı obje ya da nesnelerden kaynaklanan hareket gölge ya da efektlerini azaltmayı dene” anlamına gelebilecek, “Attempt to reduce ghosting artifacts” seçeneğidir ve iki ayrı alt seçeneğe sahiptir. Başlıklarından da anlaşılacağı üzere “moving objects/people” hareketli objeler (araba vb) ya da insan gibi nedenlerden kaynaklanan hareket efektini azaltmayı dene, ya da altında “ripples” (dalgalar)’dan kaynaklanan hareket bozulmalarını azaltmayı dene seçeneğidir. Bu düzeltmeyi yaparken normal ya da yüksek algılama hassasiyeti de hemen sağındaki açılan pencereden seçilebilir. Eğer karemizde, hareketli objeler yoksa bu bölümde hiç bir ayarı aktif hale getirmeye gerek yoktur. Sadece align source images seçeneğinin işaretli olması yeterlidir, eğer karelerimizde kesin olarak az da olsa oynama olmadığından eminsek bunları işaretlemeden de devam edebiliriz.



Hemen aşağısında ise HDR birleştirmesi için hangi yöntemi kullandığımızı seçeceğiz. Programın kendi içindeki önermesi de ilk seçenektir. Biz de kendi uygulamalarımızda bu seçenekle hep daha iyi sonuçlar elde ettik. Yani “Take tone curve of color profile” yöntemini tercih etmekte fayda var. Bu aşamada OK’e basarak devam ediyoruz.



Program bir takım otomatik işlemler gerçekleştirecek ve karşımıza üç karemizin birleştirilmiş halini getirecektir. Bu, yukarıda PS ile HDR bölümünde anlattığımız gibi ilk aşamadır. Ham HDR dosyası diyebiliriz. Bundan sonra ise en önemli kısım tonemapping aşamasıdır. Zaten burada yapılan hatalar ya da abartılı ayarlarla , fotoğrafımız gerçekten çok çok uzak görünümler vermekte, çok suni ve yapay görüntüler ortaya çıkabilmektedir. Benim önerim, elbette, gerçeğe en yakın görünümü elde etmeye çalışmak ve aydınlık ve karanlık bölgelerin mümkün olduğu kadar eşit olarak dağıldığı , estetik görünümü bozmayacak sonuçlar elde etmeye çalışmaktır.

Tonemapping

Photomatix programında, menüde yine HDR başlığı altında “Tone Mapping” seçeneği ile işlemlerimize devam edeceğiz. Ctlr-T kısayol tuşuna basarak da aynı ekrana ulaşabiliriz.

Açılan ekranda bir çok seçeneğimiz var.

Bu ekranda önce başlıkların ne anlama geldiğine bakalım, ama unutmayalım ki, kesin doğru ayar, elimizdeki ham fotoğraflara göre farklılık gösterecektir. Bir tane doğru ayar yoktur.



Strength – Yeniden tonlanacak fotoğrafta kontrast geliştirmesinin gücünü belirler, yani bir nevi sonucumuz ne kadar bir kontrast baskınlığı ile oluşacaktır, önemli ayarlardan biridir, genellikle kendi tercihlerim 75-90 aralığında olmaktadır.

Color Saturation – Adı üzerinde renk doygunluğu ayarıdır. Bu ayar ile oynayarak, daha güçlü/doygun ya da soluk renk tonları elde edebiliriz. Bu ayarı en sola çektiğimizde Gri tonlarda bir fotoğrafa oluştuğunu sağdaki ön izleme ekranında görebilirsiniz.

Light Smoothing – Bana göre en önemli tone mapping ayarlarından birisi burasıdır. Burası ışık geçişlerinin hangi yumuşaklıkta/sertlikte olduğunu belirleyeceğimiz alandır. Burada en solda Very Low’dan en sağa Very High’a 5 adet aşama vardır, ben kendi adıma very low, low ve medium seçeneklerini hiç kullanmıyorum, bu seçenekleri işaretlediğinizde, gördüğünüz bir çok HDR çalışmanın bu seçeneklerle işaretlenerek tamamlanmış olduğunu anlayacaksınız, kesin bir bozulma oluşmaktadır, herhalde bu seçeneklerin kullanıldığı durumlar olmasa programa konmazdı belki, bilmiyorum, ancak benim tercihim genellikle high ya da very high seçeneğidir.

Luminosity – Sonuç fotoğrafın parlaklık ayarlarının belirlendiği alandır, burası da bana göre önemli ve dikkatle ayarlanması gereken ayarlardan biridir. -10 daha az parlaktan, +10 en parlak’a kadar ayarlanabilmektedir. +10’ a yaklaştıkça noise miktarının arttığını göreceksiniz, elimizdeki fotoğrafların özelliklerine göre tabii ki bu ayar değişmekle birlikte kişisel tercihim genelde -4 ve daha aşağısı ayarı kullanmak şeklindedir.

Bundan sonra aşağıda dört adet alt başlık daha vardır, buralar da artık ince ayarlar olarak adlandırılabilir, bunlar; Tone, Color, Micro ve S/H ayarlarıdır. Bu ayarları da genelde default olarak gelen ayarlardan fazla farklı kullanmamak daha iyi sonuç verir, küçük oynamalar yeterlidir çoğu zaman, ama bazı fotoğraflarda tam tersine, bir ayarı tamamen farklı tarafa kaydırarak yaptığımız ayar daha iyi sonuç verecektir.

Benim sık kullandığım tercihlere bakarsak,

Tone ayarlarına bakarsak, White Point , Black Point ve Gamma ayarları vardır, kimi zaman beyaz noktaları biraz sağa kaydırarak artırmak ve bir miktar da siyah noktaları artırmak için siyahı biraz daha fazla kaydırmak güzel neticeler vermektedir, burada yine göz kararı hoşumuza giden ayarları bulmak sıkça uygulama yaparak mümkün olacaktır.



Color başlığında, temperature (renk ısısı), saturation highlights (aydınlık alanların doygunluğu) ve saturation shadows (gölge alanların doygunluğu) ayarları vardır. Bu ayarlar orta kararda bırakılırsa normal ayar olarak kalırlar, ancak örneğin aydınlık bölgelerin ya da karanlık bölgelerin saturation ayarları tamamen aşağı çekilerek enteresan sonuçlar da elde edilebilir. Tercih yine uygulamaya yapana aittir.



Micro başlığında, microcontrast ve micro-smoothing ayarları var. Microcontrast, noktasal olarak detayların vurgulanabilmesine yarayan bir ayardır, daha çok 7-10 aralığı bana göre iyi sonuçlar vermekte, kontrast görünümü artırmakta ve görüntüyü daha iyi göstermektedir. Micro-smoothing ise yine noktasal ya da local olarak fotoğraftaki alanların geliştirilmesi ya da yeniden tonlanması esnasında, düşük yoğunluklu noise miktarını kontrol etmektedir. Bu ayarı da fotoğrafın sahip olması gerektiği ambiyansa göre biz yine çeşitli denemelerle belirlemeliyiz. Noise yakışan bir fotoğrafta bu ayarlar sıfır değerine yaklaştırılabilir, aksi durumda 30 değerine doğru yaklaştırılmalıdır.



S/H başlığında da yine üç seçenek var. Buradaki seçeneklerde de aydınlık bölgelerle , gölgede kalan ya da karanlık bölgelerin hangi derecede yumuşatılarak geçişlerin sağlanması gerektiği ayarlanmaktadır. İlgili ayarlar yine kaynak fotoğraflarımıza bağlı olarak farklı uygulanabilmektedir. Ancak shadow clipping ayarı 100’e yaklaştıkça gölgelerin çok koyu bir hal aldığını, adeta fotoğraf içinden siyah bir bölge gibi kesilip alınmış bir görünüm vereceğini göreceksiniz, çok gerekmedikçe bu ayarı mümkün olduğu kadar 50’den aşağılarda tutmakta fayda var.

Karşımızdaki ekranın üst sağ tarafına baktığımızda ise, details enhancer ve tone compressor gibi iki seçenek görülecektir, bu tone mapping yapılırken seçebileceğimiz iki farklı yöntemdir, açıkça söylemek gerekirse tone compressor seçeneğini hemen hemen hiç kullanmadım, çünkü kullanma denemelerimde sonucun hiç hoşuma gitmediğini gördüm. Yukarıda anlattığımız ayarlar details enhancer seçeneği seçildiğinde karşımıza çıkmaktadır. Tone compressor yöntemi seçildiğinde daha farklı ayarlar karşımıza çıkmaktadır. Benim tercihim her zaman az önce bahsettiğim gibi detailse enhancer yani detaylı geliştirme yöntemidir.

Son olarak da Output depth olarak yani çıktı derinliği olarak 8 bit seçersek, yine çalışmamızı jpeg olarak kaydedebiliriz. TIFF kaydetmek için ise 16 bit seçmek yeterli olacaktır.

OK’e bastığımızda program kısa bir süre sonra tone mapping yapılmış dosyayı karşımıza getirecek ve dosyaya kaynak üç dosyanın adlarından da alıntı yaparak örneğin IMG_2050_1_2_tonemapped şeklinde bir ismi otomatik olarak verecektir.



File/Save As yaparak dosyamızı jpeg olarak kaydedebilir ve gerekirse PS’te ilave ayarlar için artık saklayabiliriz.

Sonuç ise bu ayarlara göre yaklaşık olarak aşağıdaki şekilde gerçekleşecektir.



İyi çalışmalar.




ÖNEMLİ NOT:
Bütün bu konuyu okurken, anlatılanların, bu işi akademik olarak bilen biri tarafından değil, uygulama tecrübesi olan birinin kendi tecrübeleri olarak yazıldığını, dolayısıyla konu hakkındaki bilgilerin en doğru ve kesin bilgileri, ya da konunun tüm yönlerini içermeyebileceğini unutmayınız. Lütfen bunu sadece bir deneyim paylaşımı olarak görünüz. Hata ve yanılma müstesnadır.

Ankara Beypazarı ve Nallıhan İzlenimleri -3

28 Mart 2008

Nallıhan Kuş cenneti ve çevresinde dolaşmaya devam ediyoruz. Köprüyü ve çevresindeki manzaraları çeşitli açılardan fotoğrafladıktan sonra, köprünün yanından içeri giriyoruz. Zafertekin içeride çok enteresan bir yapıyla karşılaşacağıma dair önceden uyarıyor beni, gerçekten de, küçük bir derenin de yer yer yolu keserek bize yol boyu eşlik ettiği, arazinin içine doğru giriyoruz. Orada karşılaştığımız arazi yapısı da gerçekten çok hoş, toprağın katmanları rengarenk ve kanyon yapısında girintili çıkıntılı bir arazi, yine tam fotoğraflık ve biz de elbette geri kalmıyoruz fotoğraflarını çekmekten.









Aslında bir yarım gün yetmez elbette, tadına doyulmadık bir gezi oluyor benim için, gidiş ve dönüş yolunda Canon EOS 1Ds-MarkIII ve Canon EF 400mm 2.8 IS USM lens ile test yapma şansı da buluyoruz. Çeşit çeşit kuşlara rastlıyoruz ve çekiyoruz tabii ki, kendi kuş fotoğraflarım açısından şu ana kadar çektiğim sanırım en eli yüzü tutulur fotoğraflar oluyor, 400mm 5.6'nın keyfini alıyorum bol bol yanısıra, dönüşte Beypazarı'nda sarma dolmalar, mumbar kavurma, salata gibi çok özel yöresel tatlardan oluşan bir menü ile bir güzel de karnımızı doyuruyoruz. Yol boyu yine dura kalka ilerliyoruz , gah şahin görüyoruz duruyoruz, gah bir tarla çintesi, bir ara yeni ya da az bulunan bir kuş gördüğümüzü düşünüp, duraklıyoruz yine, Zafer Hoca tırmanıyor peşinden dağ-yamaç dinlemeden, sonraki değerlendirmelerde sanırız gökçe ardıç imiş peşinde olduğumuz kuş, adam gibi bir pozunu da alamıyoruz zaten. Ama günün bir başka sürprizi dönüşte , onu da kovalayalım bunu da alalım, oraya da gidelim derken, uçağı kaçırmak oluyor İstanbul'a , bu da güzel günün yine hoş bir anısı olarak kalıyor bizde. Ve işte o dönüş yolu ve civarda çektiğim kuş fotoğrafları aşağıdakiler.

Gerçekten çok kısa, ama çok keyifli ve de çok verimli bir gezinin tadı tamağımızda kalıyor. Her şey için teşekkürler Zafertekin.

Okuyan ve fotoğrafları izleyen olursa, görüşlerini rica ediyorum, fotoğraflarımı tek tek sitelerde yayınlarken bu tadı bulmam zor, yaşadıklarımızı tam olarak paylaşamıyoruz, blog yayınını yeni yeni akıl ettim, umarım okuyanlarda da bir tat bırakabiliriz.

Selam ve saygılarımla.

















20 Nisan 2008 Pazar

Balonla Kapadokya

BALONLA KAPADOKYA

Kapadokya'nın Pers dilinde “güzel atlar ülkesi” anlamına geldiği söylenir. Çok eski çağlardan bu yana yerleşim yeri olarak varlığını sürdürmektedir. Birer doğa harikası olan peri bacaları hem bulunmaz bir doku sunmakta, hem de eski çağlardan bu yana kimi zaman yerleşim mekanları olarak da işlevlerini sürdüregelmiştir. Biz bir gezimizde yıllardır mutlaka görülmesi gereken bir yer olarak işaretlediğimiz Kapadokya'yı 2006 Eylül ayında bir hafta sonunda biraz dolaşabildik. 3 günlük bu süre Kapadokya'yı gezmek için çok sıkışık ve yetersiz bir zaman dilimi, hiç değilse 1 hafta ayırabilmeyi isterdik doğrusu. Gezimizin en önemli ayaklarından biri de sıcak hava balonları (hot air balloons) vasıtasıyla Kapadokya'nın eşsiz vadiler ve peri bacaları üzerinde yaptığımız küçük zamanlı ama bana göre çok keyifli gezi idi. O geziden birkaç çalışmayı bu sunumda izleyeceksiniz.

Gezimiz esnasında güzel atlara pek rastlamadık, hatta hiç ata rastlamadık ama o bulunmaz doğayı vakit elverdiğince dolaşma imkanı bulduk.

Jeolojik Oluşumu (1)

60 milyon yıl önce 3. Jeolojik devirde Toroslar yükseldi. Kuzeydeki Anadolu Platosu'nun sıkışmasıyla yanardağlar faaliyete geçti. Erciyes, Hasandağı ve ikisinin arasında kalan Göllüdağ, bölgeye lavlar püskürttü. Platoda biriken küller yumuşak bir tüf tabakası oluşturdu. Tüf tabakasının üzeri yer yer sert bazalttan oluşan ince bir lav tabakasıyla örtüldü. Bazalt çatlayıp parçalara ayrıldı. Yağmurlar çatlaklardan sızıp yumuşak tüfü aşındırmaya başladı. Isınan ve soğuyan hava ile rüzgârlar da oluşuma katıldı. Böylece sert bazalt kayasından şapkaları bulunan koniler oluştu. Bu değişik ve ilginç biçimli kayalara halk bir ad yakıştırdı: "Peri bacası".

Bazalt örtüsü olmayan tüf tabakları ise erozyonla vadilere dönüştü. İlginç şekilli oluştu. Daha sonraları insan eli, emeği ve duygusu işe koyuldu. Dokuz-on bin öncesine ait yerleşimlerden ilk Hıristiyanların kayalara oydukları kiliselere, büyük ve güvenli yer altı kentlerine kadar uzun bir dönemde büyük bir uygarlık yaratıldı.

Bölge günümüzde turizm açısından büyük bir öneme sahiptir. Avanos, Ürgüp, Göreme, Akvadi, Uçhisar ve Ortahisar Kaleleri, El Nazar Kilisesi, Aynalı Kilise, Güvercinlik Vadisi, Derinkuyu, Kaymaklı, Özkonak Yeraltı Şehirleri, Ihlara Vadisi, Selime Köyü, Çavuşin, Güllüdere Vadisi, Paşabağ- Zelve belli başlı görülmesi gereken yerlerdir.Kayalara oyulmuş geleneksek Kapadokya evleri ve güvercinlikler yörenin özgünlüğünü dile getirirler. Bu evler ondokuzuncu yüzyılda yamaçlara ya kayaların ya da kesme taştan inşa edilmişlerdir. Bölgenin tek mimarı malzemesi olan taş yörenin volkanik yapısından dolayı ocaktan çıktıktan sonra yumuşak olduğundan çok rahat işlenebilmekte ancak hava ile temas ettikten sonra sertleşerek çok dayanaklı bir yapı malzemesine dönüşmektedir. Kullanılan malzemenin bol olması ve kolay işlenebilmesinden dolayı yöreye has olan taş işçiliği gelişerek mimari bir gelenek halini almıştır. Gerek avlu gerekse ev kapılarının malzemesi ahşaptır. Kemerli olarak yapılmış kapıların üst kısmı stilize sarmaşık veya rozet motifleriyle süslenmiştir. Yöredeki güvercinlikler 19. yüzyılın sonları, 18. yüzyılda yapılmış küçük yapılardır. İslam resim sanatını göstermek açısından önemli olan güvercinliklerin bir kısmı manastır veya kilise olarak inşa edilmişlerdir. Güvercinliklerin yüzeyi yöresel sanatçılar tarafından zengin bezemeler, kitabeler ile süslenmişlerdir. Bölge şarapçılık ve üzüm yetiştiriciliği ile de ünlüdür. Kapadokya'yı eskiden ev olarak kullanıyorlardı.Bu yüzden şimdi kalıntılar çıkartılıyor. Bunlar tarihi eser olarak koruma altına alınıyor.


Balonla Kapadokya

Kapadokya'da balonla uçma hizmeti veren özel balon şirketleri var, bu işe niyetlenmişseniz hatırı sayılır bir ödeme karşılığında bu imkanı buluyorsunuz, ama bu sayılır hatıra karşılık da, hatıranızdan kolay çıkmayacak, yaklaşık bir saati biraz geçen bir balon gezisini de cebe koymuş oluyorsunuz.

Sabahın en alaca karanlığında hazırlanıyorsunuz balonla uçabilmek için, otellerden uçulacak yere saat en geç sabah 06 00 sıralarında kalkış için hazırlanan alanlarda olmak gerekiyor.

Mevsime göre bu saat değişebileceği için en güzel tarifle yaklaşık gün doğmadan 1 saat önce orada olmak gerekiyor. Uçuşlardaki amaçlardan biri de gün doğumunu balondan izleyebilmek. Bizim şanssızlığımıza balonumuz biraz geç şişti ve geç havalandı, bu nedenle yukarı çıkmadan daha gün doğmaya başlamıştı.

Sabah nefes nefes ağarırken, orada küçük ikramlarla, kurabiye ve çay içerek balonların hazırlanmasını izliyorsunuz en önce.






























Bir yanda birden balonlara pancar motor gibi ufak motorlar ya da kompresörlerle verilen havalar, birazdan balon az belini doğrultmaya başlayınca ani alevlere bırakıyor.




Bir heyecan başlıyor yavaştan, bir yandan ilk kez böyle bir etkinlikte yer almanın heyecanı, kafada ufak sorular, acaba yukarısı çok mu soğuk oluyor, acaba bu balonlar her zaman istenilen yere inebiliyor mu gibi. Ben sormuştum hatta, hiç Adana'ya filan indiğiniz oldu mu diye , malum rüzgar koşullarına da bağlı bir araç eninde sonunda, iki kolla idare edilen bir araç. Ancak yükselip de pilotların ustalığını görünce zaten bu fikirlerinizden vazgeçip, doyulmaz manzarayı izlemeye başlıyorsunuz.






Hele hava koşulları ve ışık da güzelse, yanınızda da fotoğraf makinanızı almışsanız -almamak düşünülebilir mi?- değmeyin keyfine.








Kalkıştan önce küçük bir eğitim alıyorsunuz, standart balonların sepetleri bölüm bölüm, dilim dilim yapılmış, örgü saz kullanılıyor hafif olduğu için, sepetler balon büyüklüğüne göre değişmekle birlikte bizim balonumuz gibi standart olanlar yaklaşık 6 dilime ayrılmış, her dilime 3-4 kişi binebiliyor. Propan gazı dolu tüpler balonun kubbesindeki havayı ısıttıkça yükseliyorsunuz. Alçalmak için de haliyle aynı havanın soğuması yeterli oluyor, alevi kesiyor pilot ve alçalıyorsunuz.








Uçuşlar o kadar mükemmel oluyor ki, insana sanki balonun dümeni varmış gibi geliyor. Ama bunun izahı çok basit. Kapadokya karasal iklim kuşağının tam ortasında bulunmaktadır ve gece ile gündüz arasında çok büyük ısı farklılıkları vardır. Gece boyunca, vadilerin içinde ve peribacalarının çevresinde bir soğuk hava tabakası birikir. Bu tabaka gün doğumu sırasında tıpkı bir nehir gibi akmaya başlar. Biz de bu güvenilir akıntı sayesinde bu inanılmaz uçuş tarzını hemen hemen yılın her günü yapabiliyoruz.” diyor uçan şirketlerden Anatolian Balloons.








Sonuç itibariyle balonların toplu halde gökyüzünde oluşturduğu bir şölenin içinde buluyorsunuz kendinizi, kah alçalıyorsunuz , kah yükseliyorsunuz, kah yüksek peri bacalarının etrafında tur atıyorsunuz. Aşağıda her firmanın balonlarını izleyen pikaplar var, herkes ineceği yeri biliyor, şaşırtıcı bir şekilde pikapın arkasında ki römorka santim hesabı inen balonu görünce, hayretinizi saklayamıyorsunuz.




İnişte, aşağıda diploma töreni var, hem de en şampanyalısından, uçuş belgelerinizi alıp kutluyorsunuz hem kendinizi hem balona binen arkadaşlarla birbirinizi.




Kaynakça :

1- www.tr.wikipedia.org

Hazırlayan : Süleyman Uçar


Hoş Geldiniz

Bu sayfada, fotoğraflarımı, gezi notlarımı, ayrıca ilgi duyduğum, araştırdığım ve derlediğim, fotoğraf konusundaki bazı bilgileri bulacaksınız. Umarım beğenirsiniz.

Fotoğraflarımı, gezi notlarını ve bilgileri daha geniş bir halde sunmayı hedeflediğim kişisel web sayfama ise http://www.suleymanucar.com adresinden ulaşabilirsiniz.

---------------------------------------------------------------------------
Yasal Not: Sitede yayınlanan tüm fotoğrafların hakları Süleyman Uçar'a aittir.
Fotoğrafların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.