3 Mayıs 2008 Cumartesi

Mersin - 3.Bölüm

Mersin
40Haramiler ve MFD Buluşması
26-29 Ekim 2007

Tarsus Amerikan Koleji binasını fotoğrafladıktan sonra, yine yaya olarak okula yakın bir bölgede olan Tarsus St.Paulus Anıt Müzesi'ne geçtik. Burası aslında bir kilise, müze olarak restore edilmiş. Önceki bölümde de belirttiğim gibi St.Paulus adına Tarsus'ta bir çok mekan var. St.Paulus kimmiş peki? Hem St.Paulus hem de sözkonusu bu müze/kilise ile ilgili internet'te yaptığım araştırma ile alıntıladığım bölüm şöyle:

St. Paulus M.S.1. yüzyılın ilk çeyreğinde Tarsus'da doğmuş ve ilk eğitimini Tarsus'ta tamamlamış, fikir ve düşüncelerini gitmiş olduğu Kudüs'te geliştirmiştir. Kudüs'te Hıristiyanlığı kabul ederek, hayatı boyunca Roma İmparatorluk topraklarının büyük bölümünü dolaşarak, Hıristiyanlığın yayılmasına hizmet eden, fikir ve düşünceleriyle sevilen ve saygı duyulan bir bilim adamıdır. Hıristiyanlık dünyasında Kiliselerin kurucusu olarak bilinmekte olup, ölümünden sonra M.S. 5-6 yıllarından itibaren St. Paulus adına birçok kilise yapılmıştır. St. Paulus adına yapılan kiliselerden en eskisi Tarsus'ta bugün kendi adı ile anılan St. Paulus Kilisesi'dir.

St. Paulus Kilisesi 460 m2 alan üzerinde inşa edilmiş olup, kilise çevresi taş duvarlarla çevrilidir. Kilise bahçesine kuzeyden, anıtsal kapıdan girilmektedir. Anıtsal kapı iki kanatlı demirden yapılmış ve üzeri muhtelif motiflerle süslenmiştir. Bahçe giriş kapısının sağ kısmında kuyu bulunmaktadır. Ayrıca kuyunun batısında bahçeye açılan küçük tali kapı mevcuttur. Kilisenin ön sundurma bölümü ile bahçe bölümünün zeminleri kireçtaşı döşeme ile kaplanmıştır. Doğu-batı doğrultusunda alçak iki teras şeklindedir. Kilise genel olarak dikdörtgen plana sahip olup, batıda dört sütunun taşıdığı tonozlu bir sundurma yer almaktadır. Kilisenin iç mekanına buradan iki kanatlı ve üzeri kemerli bir kapıdan girilmektedir. Giriş kapısının sağ ve solunda yarım plaster sütunların ekseni doğrultusunda iki sıra halinde dört serbest sütunla kilisenin ortan sahanı ve nefi ayrılmaktadır. Orta nefin genişliği 12.60 m olup üzeri tonozludur. Tonozun merkezine rastlayan bölümde ortada Hz. İsa, doğuda havarilerden Yohanes ve Mattios, batıda Marcos ve Lucas yer almaktadır. Yan neflerin üzeri orta nefte olduğu gibi tonozludur. Süsleme motifi bulunmamaktadır. Orta nefin doğudaki üst bölümünde ve apsisin iç mekanına açılan pencerenin her iki yanında manzara ve melek resimleri görülmektedir. Orta nefin doğusunda 5.80x4.55 m genişliğindeki apsisin her iki yanında bir dairenin çeyreği biçiminde sapeller yeralır. Batıda iç mekana giriş sağlayan kapının üzerinde ortan nefe açılan ve iki sütunun taşıdığı ahşap asma kat bulunmaktadır. Ahşaptan yapılan bu katın orta nefe bakan korkuluk cephesinde manzara resimleri yer almaktadır. Asma kata kilisenin dışındaki taş merdivenle çıkılmaktadır. Ayrıca kilisenin kuzeydoğusunda çan kulesi vardır.

Kilisenin kesin olarak yapılmış olduğu tarih bilinmemekle beraber, M.S. 12. yüzyıldan itibaren onarım gördüğü tespit edilmiştir. 1923 yılında terk edilen kilise uzun zaman boş olarak kalmıştır. 1994-1996 yıllarında St. Paulus Anıt Müzesi olarak hizmete açılmış olan bina, 1997 yılında Kültür Bakanlığınca onarım projesi hazırlanarak onarıma alınmıştır. Ayrıca çevre düzenleme projesi kapsamında kilise çevresinde yer alan 8 adet parsel üzerindeki taşınmazlar ile birlikte kamulaştırma çalışmaları başlatılmıştır. 2000-2001 yılı içerisinde binanın restorasyonu tamamlanmıştır. Paralel çalışmalar sürdürülerek bina müştemilatı içerisinde iki katlı kafeterya binası, üç katlı hizmet binası, iki adet otopark ve küçük Açıkhava müzesi ile birlikte bina çevresinde geniş bir yeşil alan oluşturulmuştur. Bu çalışmaların yanında bina bahçesine bitişik olan tarih çırçır fabrika binasının onarım ve restorasyon projesi hazırlanarak, bu büyük binanın da Kültür Bakanlığınca en kısa zamanda hizmete açılması beklenmektedir. (alıntı: merfest.org)

Müze dışında ve içinde çektiğim bazı fotoğrafları aşağıda görebilirsiniz.








Müze gezmemizi bitirince, müzenin bahçesinde semaverde demlenmiş çaylarla yorgunluk gidermek ise çok keyifliydi.



Çaylarımızı içtikten sonra, tekrar minibüslere binip, Tarsus Barajı ve mesire alanına doğru hareket ettik.

İlçe topraklarını Tarsus Çayı ve Seyhan Nehri’nin topladığı akarsular sulamaktadır. Tarsus Çayı üzerinde Berdan Barajı, bu akarsuyun kollarından Kadıncık Deresi üzerine de Kadıncık I. ve Kadıncık II. Hidtroelektrik santralleri kurulmuştur. İlçe topraklarında Berdan Baraj Gölü bulunmaktadır. Berdan Baraj gölü; Tarsus’un kuzeyinde bulunan ovadaki bahçeleri tarım arazilerinin, Tarsus ve Mersin’in içme suyunu karşılayan, yazın sıcak aylarda ise bölge halkı tarafından mesire alanı olarak kullanılır. (alıntı:www.saintpaultarsus.com)

Burada MFD ve 40Haramiler olarak topluca fotoğraf çektik. Baraj ve mesire alanından görüntüler aldık. Aşağıda izleyebilirsiniz.













Baraj ve mesire alanı gezmesi bitince, yine yakınında yöredeki söylenişi ile Şellale'ye doğru yöneldik, orada da fotoğraf için yine çok güzel olan doğanın bir parçası olduk ve elbet yine makinalarımızı çalıştırdık. Buyrun Tarsus Şellale'den fotoğraflara...











Tarsus da öyle gezmekle bitecek gibi değil elbette, ama biz programdaki bir gün içinde olabildiğince çok yer görmeye çalışıyoruz. Şellale'den sonra bu defa, Tarsus'un harika mimari yapıları arasında yeni bir çay ve dinlenme molası için ara sokaklara dalıyoruz, arada St.Paulus Kuyusu'na uğruyoruz, sonra bozulmamış doku arasından yine bir eski bina içindeki cafe tarzı düzenlenmiş mekanda çaylarımızı içip keklerimizi yiyoruz. Bu arada sokağa girmeden, seyyar satıcıda içtiğimiz şalgama değinmeden geçmemek lazım, ki benim şu ana kadar içtiğim en lezzetli şalgam desem yeridir ve de doğrudur.

Kuyunun tarihçesi de şöyle:

Tarsus İlçe Merkezinde, Kızılmurat Mahallesinde Cumhuriyet Alanının yaklaşık 300 m kadar kuzeyinde, eski Tarsus evlerinin yoğun olduğu bölgede, öteden beri St.Paul'un evinin yeri olarak kabul edilen bir avluda bulunan kuyu, St.Paulus Kuyusu olarak bilinir. Bu evin bahçesinde yakın zamana kadar yapılan küçük bir kazı çalışmasında bazı duvarlar ortaya çıkarılmıştır. St.Paulus'un Hristyanlık için önemine bağlı olarak, bu kalıtıların ve kuyunun çok eskiden beri kutsal sayılması, kentte yakın zamana kadar yaşayan hristyan cemaatinin inancının izleri olarak yorumlanmaktadır.
Halen çevre düzenlemesi ve çevre istimlakları yapılmakta olan kuyunun çapı 1.15 m dir. Ağız taşının silindir biçiminde olmasına karşın, asıl kuyu gövdesi kare biçimindedir ve dörtgen kesme taşlarla yapılmıştır. Derinliği 38 m olan kuyunun suyu yaz- kış hiç eksilmez. Kudüs'e hacı olmak için yöreden geçen hristyanlarca kutsal sayılan bu kuyu suyundan içilir. Bunun yanısıra yapılan kazı çalışmalarında St.Paulus'un doğduğu ev olarak tahmin edilen evin taş duvarları St.Paul Kuyusu'nun hemen yanında gün ışığına çıkarılmıştır.(alıntı: mersin.web.tr)

Kuyudan ve aynı yol üzerindeki tarihi taş binalardan ve Tarsus sokaklarından bir kaç fotoğrafı aşağıda izleyebilirsiniz.






Ve çay sefasında yine ekipten bazı kareler ...















Ve Tarsus'tan ayrılıp, akşam yemeğine İçel Sanat Kulübü'ne geçiyoruz. Çok güzel bir ortam, çardak altı gibi düzenlenmiş sanki bahçe, sokakta 29 Ekim etkinlikleri için hazırlıklar ve güzel, nezih bir kalabalık var. Akşam yemeğinden yine 2 fotoğraf altta.




(Devam edecek ...)

Hiç yorum yok:

Hoş Geldiniz

Bu sayfada, fotoğraflarımı, gezi notlarımı, ayrıca ilgi duyduğum, araştırdığım ve derlediğim, fotoğraf konusundaki bazı bilgileri bulacaksınız. Umarım beğenirsiniz.

Fotoğraflarımı, gezi notlarını ve bilgileri daha geniş bir halde sunmayı hedeflediğim kişisel web sayfama ise http://www.suleymanucar.com adresinden ulaşabilirsiniz.

---------------------------------------------------------------------------
Yasal Not: Sitede yayınlanan tüm fotoğrafların hakları Süleyman Uçar'a aittir.
Fotoğrafların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.